DUDAK SENFONİSİ

Kalbin içinde ki huzur masasında uyuyakalmış ruhun bedene sığmayan tarafından… Kocaman bir huzurun tenden taşan yanlarından yani; bir görsen neler neler, ilmik ilmik buseler.

DUDAK SENFONİSİ

Sineklerin vızıltısına şükretmeli; çünkü melekler fısıldıyorsa ölüsündür… Daima saygıyla, biraz da acayip hışmın vals eden gri ayaklara seslenişi… Ten soğumadan terinde hissetmeli… Masumiyetin kavgasında işlenen suçların hükmünü meshetmeli… Yaşamın kıyısında yalnız ağlayan adamın gözyaşından, sigarasının kazazedesi nefesine dinginlik değmeli küllü sevda savaşında.

Yansın… Bedeni taş eyletme nefretin kenarında, elde bir tutam kirpikle kimsesizliğini söyle kelebeklere; gül ki ömürleri uzasın.

Bilmez… Ruha sıcak suyun yumuşattığı narin bir parmak ucundan, sırılsıklam saçların kasırgasından gelen aşkı; sev ki gayrı gözün görmez.

Olmaz… Kaçarsan mutluluğun duasına el açmaktan korkular sarar kalbini, uyumadan aklına gelen en güzel misafiri kovar gibi; öp ki serinletsin ayaz.

Hani masum çocuklar gibi yalansız, az kuru, hafif ıslak… Tebessümün gamzesinden kopan dikensiz bir gül gibi… Kızgın alevleri dindiren tertemiz yağmurlar okşar ya damlarını evlerin, kuşlar banyosunu yaparken titreyerek silkinir ya… Bir de ağlarken dam olur yanaklar, yaşlar kuş olup titrer yılların dokusunu bestelerken parmaklar… Kaçıncı takvimin kadehindeyim derken uzanır ya sesin görünmez bir öteye; işte tam da böyle bir anda sarılabileceksen senin, sana değen dudakları affedebileceksen bu öpücük…
#meymenemesmene