ERKEK ADAM

ERKEK ADAM

Erkekliğin kitabını asırlardır yaza yaza bitiremediler. Bu gidişle sonu gelmeyecek olan tek kitap olarak akılların raflarında duracak… “Erkek adamın şeyi meydandadır” ve “yapar o erkektir” cümleleriyle zinayı süslemekle başladı herşey… Çocukken altımda don olmadan gezerdim ben birçok hemcinsim gibi ve benim gibi birçoğununda erkeklik nasihatleri çocukken boyadı zihinlerini. Erkek böyle oturur oğlum! Erkek böyle yemek yer! Erkek adam ağlamaz, erkek adam küfür eder. Hadi amcana pezevenk de… O amca da sevinir pezevenk duydu, yiğenim küfür etti diye.

Okula başlarsınız… Erkekliğin verdiği yüksek özgüven ve aldığınız erkeklik nasihatlerinden dolayı okulda kızları kendi malınız zannedersiniz. İtersiniz, kakarsınız.. Sonra bir gün dayak yiyip eve gelirsiniz. Evde bir de babanızdan dayak yersiniz. Alınan nasihat, yarın size bunu yapana aynısını yapmazsanız bir daha babanızdan dayak yiyeceğinizdir. Dayak yiyen pişer. Yenilen dayağın pişkinliğiyle ertesi gün o çocuğu şişirirsiniz. Çocuğun babası babanızın arkadaşı çıkar. Babanıza söylediği birkaç ağır yetiştirme kural ihlali sözü babanızın ağrına gider. Eve büyük bir zafer kazanmış gibi gelirsiniz. Babanız beklenen soruyu sorar, “oğlum naptın bu gün?”. Ukala ukala kafasını gözünü kırdum derken yapılan ipsiz gülüşü babanızdan gelen bir tokat bozar. Ağlaya ağlaya odanıza giderken arkanızdan bağırır, erkek adam ağlamaz!

Yıllar geçer büyürsünüz. Piknikler, aile toplantıları derken ortam görmeye ve ortamlara alışmaya başlarsınız. Erkek adam gibi kadeh tutmayı öğetirler önce. Sonra biranıın köpüğüyle alkole alışırsınız. Yavaş yavaş dolar bardağınız ve aileniz olur ilk alkol arkadaşlarınız.

Yıllar geçer büyürsünüz… Gece dışarıda takılacak yaşa gelmişsinizdir artık. Erkeğiz ya bize bşy olmaz… Çağırsalarda gitmeyiz zaten eve, ailemizedir bizim ilk atarlarımız.

Sigaradan nefret ederken bir anda özenmeye başlarsınız. Ağızdan duman çıkınca sanki sihir yapılmış gibi büyülenirsiniz. Ve erkek gibi kadeh tutmaktan sonra öğrendiğiniz ilk şey erkek gibi sigara içmek olur.

Abilerinizle takılmaya başlarsınız. Onlar size dünyanın en popüler idolleri gibi gelir. Özenirsiniz… Yağmur yağar ot büyür. Dumandır nasıl olsa derler içersiniz. Erkek gibi duman almak, kapak almak nedir bilir misiniz?..

Her geçen gün sokak piyasasındaki erkeklik kurallarına bir yenisi eklenir. Erkek gibi tespih sallamak, erkek gibi kavga etmek, erkek gibi işemek (ayakta)…

Çişi gelen erkek ayakta işemezse olmaz… Neden; çünkü Efendimiz (s.a.v.) erkek değildi değil mi?! Arkadaşını kavga ederken ayırır kendi arkadaşının karşısındakine vurmazsa genç korkak olur… Neden; çünkü Hz. Ali (r.a.) korkaktı değilmi?! Gencin bir tarzı vardır, küpe takmıştır. Hemen nonoş derler… Neden; çünkü Yavuz Sultan Selim nonoştu değil mi?! Dua eden, Allah diyen genç yobaz olur.. Neden; çünkü Atatürk yobazdı değil mi?

Bir nesil yanlış düşüncelerin fikir istilasına uğradı. Erkekliği palto tespih sandı. Erkekliği kavga gürültü, uyuşturucu sandı. Çoğu cezaevinde… Dışardakilerinde en azından ya bir girip çıkmışlığı ya da birkaç nezaret görmüşlüğü mevcut. Böyle bir neslin bir parçası olarak düzelmenin de gerçeği görmenin de ne kadar zor olduğunu biliyorum. Çünkü ailenizden başlarlar sizi itmeye insanlar, itildikçe daha çok bağlanırsınız sokak kurallarına…

Anneler babalar, anne olacaklar ve baba olacaklar erkek evlatlarınızı iyi bir Müslüman, iyi bir Türk olarak yetiştirmelisiniz. Tabiki kız evlatlarınızı da öyle; fakat bir erkek olarak kendi açımdan bakabiliyorum. Söylemeden edemeyeceğim, kadınları tanımak ve anlamak zor…

Bir nesil böyle parçalandı gitti. Belki kimimiz erken göçüp gidecek bu dünyadan, erken gidenlerin yanına… Belki kimimiz toparlanırken geçmişin izleriyle çıkacak yarına… Belki de kimimizden hayır gelmeyecek kimseye; ama gelecek nesilden hayır gelsin be, bizim gibi olmasınlar olmaz mı?

BİR GÜN YAŞLANINCA

2.
Nefessizliğin karanlığını kıtalar arasında bahsedenler, ızdırabın renginde hemfikirler mi? Toprağin siyahı, ölümün kızılı ne kadar mavi?

BİR GÜN YAŞLANINCA

Bir öykü bu iliklerime anlattığı gölgelerin, bir acı… Kalmayan takate tuz, biber; sancı. Her güneşin ardından lokma dökülen cami avlularında geri gelmeyecek çaresizliği süzdükçe, etrafıma afili gülümsemeler bıraktım. Ziyan olmayacak kadar kahkahalı ve sesi, rahatlatacak kadar sessiz… Bilirsiniz, yağmurun sözü en tepelerdeki çatı katlarını okşasada son sığınağı topraktır. Bir avuç yalnızlığın yetiştirdiği meyvelere, hıçkıran bahçıvan imsakiyesine göre top patladı. Zaman aldı, zaman verdi. Zaman, menzili kısa saatleri saliselerinden doğuruverdi… Nefesimin gölgesini gördüm, ruhumun sokak lambası loşuna teslimiyetini… Sineye çektiğim her darbenin üzerine sinen dayanılmazlığı koktum, fırsat varken her günün borcunu ödemeye; nefse mağlubiyetimi… Altını düşünmediğimizin üstündeyiz, pekala! Her adımda bir basamak daha ve hayatın toprak altına inişi yürüyen merdiven tadında… Azabını iyi kötü bildiğimiz o kabir zamanı gelecek. Sur’a üf denmeden tekrar dirilmeyecekleriz, inadına inadına cehhenneme koşar gibiyiz. Parmağımıza çakmak tutamayan biz, son hücreden devir daimli külleneceğimiz meskene doğru yol almışken, ilahi sessizliğin gölgesinde secde edenlere gıptadayız. Tövbe masallarımız ‘bir gün’ ya da ‘yaşlanınca’ diye başlayıp hacı olmakla son bulan avutuşlarımız olmuş asırlardır. Bizler gezegenin fotoğraf karesinde hareket eden animasyonlarız. Namaz insana rehabilitasyonken dine sorumsuz , Yaradan’a fluyuz…

SEN GİBİ

SEN GİBİ

Yoluna serdik sevgimizi
Yürüyemedik sen gibi,
Gökyüzü gözlerinden
Bakamadık sen gibi…
Mermi olduk hitabenden,
Cumhuriyet bekçiliğinde,
İlkelerinin namlusundan,
Çıkamadık sen gibi;
Fikrine düştük hesabını
Soramadık sen gibi,
Bir 19 Mayıs Samsun’a,
Çıkamadık sen gibi…

VAKİT

Uğurböceği olduysan, neyleyim örümceği..

VAKİT

Şimdi değil…
Belki çok sonrasında…
Kuşlar seni seçtiğinde gökyüzü diye,
Sen, sadece beni uçurduğunda.

Şimdi değil,
Yar akşam sularında.
Suçların beni seçtiğinde zanlı diye…
Ben sadece seni işliyorum da.

Şimdi değil…
Aşk yeli masalında….
Saçlar, elim zanlısını aradığında…
İçime işleyip, seviyorum da…